Tuesday, August 21, 2018

Thend

Niye mi son ?

Zaten pek fazla ilgilenemiyordum klasik yalanı. Yazasım vardı ama cesaret bulamıyordum. Türkçem çok zayıfladı. Konular çok birikti. Acaba podcast mi yapayim diyorum ? Eğer yazarsam bundan sonra cyrptolu linklerle beraber yazacağım.

Yılda 1 kere post giriyorum içimi de pek dökmüyorum. Takip eden bakan beni tanıyan kişiler zaten baksa da bakmasa da bir şey değiştirmiyor. O sebeptenden ötürü blog yayınlarını durduruyorum. Belki bir gün bir şey değişir de tekrar yazma şevki gelir.

Bu yokluk süremde

2 iş değişikliği
4 ay psikolojik bunalım yaşadım. Güzel çöktüm güzel kalktım. Kalkabildim... Kalkamasaydım hayatım belki bambaşka yerlere giderdi. Halen de gidesi var... Yok değil.. Başka bir zamanda başka bir gezegende başka bir websitesinde düzene oturtabilirsem yazacağım. Ama aklımda podcast yapmak var. Daha rahat oluyorum..

Zaman daralıyor, günler geçiyor ve benim ilerlemem yavaşlıyor. Rahat bir şekilde hayal kuramamaya başladım. Gelecek planı yapamıyorum. Plan hayaliyle tutunamıyorum. Amaçlarım yok gibi. Minik amaçlar koyup ilerleyeyim diyorum ulaşınca tüm hevesim bitiyor. Büyük amaçlarım ise yok maalesef. Bir de sanırım vazgeçmeyi öğrendim. Tertemiz mis gibi geliyor bana. Belki kabuğa çekildiğimden ötürü geçici bir izdir kendileri.

Hani kitap yazıyordun göko ? Bıraktın 30. sayfalarında.. Hayat denizinde balık tutmak ha ? Olum güzel başlık yapmışsın da içeriği dolduramadın :) daha bu blog a yazını yazmıyorsun onu nasıl dolduracaksın ? Peki ya konuların ? Sen yazarken kimse yazmıyordu lakin şu an herkes yazıyor oldun ? Anca tatmin olursun bu saatten sonra. Podcast daha ağır basıyor değil mi ? Peki mikrofon ? e-5 in kenarında oturduğundan ötürü yapacağın ses yalıtımı ? Hiç başlamamak daha mı iyi bilinmez

Kafamda bu sorular dönüyor. Bir şeye başlamak istiyorum ama o adımı atamamaya başladım. Biraz da kilo aldım. Eski diyetler yok artık.

Neyse kib aeo dönene kadar sağ kalıcakla !

Tuesday, June 20, 2017

İçerlenmiş Gibisin

Aslında, demicektim de diyiyim hadi. Içerlenmekten çok daha başka bir konuya değineceğim. Aile baskısının çeşitliliğinden.

Öncelikle her çocuk, uzun yıllar boyunca psikolojik olarak baskıya maruz kalmış, çoğu yetisini ve duyusunu kaybetmiştir. Hatta bir çoğu halen baskıyı yaşamaktadır. Çocuk kelimesi bu paragrafa özel da 27 yaş olarak kullanılmıştır. Ötesi zaten eşek heriftir.

Eyyy aileler sen kimsin ya ? Yıllarca keyfiniz için ket vurduğunuz davranışlar varya onlar üniversite ve iş hayatında bize zorluktan kurtaracak olan davranışlardı. Bu yetilerimizi kaybettirdiğiniz için teşekkür ediyor ve neler olduğundan bahsediyorum.

Hazir cevap olma !

Bir olay yaşanmıştır. Suçlusunuz ! Ama size göre bir bahanesi illaki vardır. Uçan kuşa bile bok atabilirsiniz. Çünkü çocuksunuz. Siz kafanızda bahanenizi kurmaya başlarsınız. Hayallere dalıp beyinde senaryolar üretmeye başlarsınız. Ve vaktiniz gittikçe azalmaktadır. En mantıklı ve doğru bahaneyi bulmanız için beyin nöronlarınız deli gibi çalışır. En dip kuyulara inilir ve sebep-sonuç ilişkisi kendi içinde savaş verir. En sonunda bahaneniz hazırdır.
İşlenilen suç  vazo kırma!
Aile gelir ve kızarak sorar. NEDEN KIRDIN VAZOYU !!
Bir soru sorulduğu için size cevap hakkı doğar. Işte o anda soru biter bitmez cevabı yapıştırırsınız;
Vazo zaten sağlam değildi benim de ayağım...

Derken

SUS ! HAZIR CEVAP VERME !

Hmm..

Yani çocuk beynini boşuna çalıştırıp bir dizi kendisine göre mantıklı süzgeçlerden geçirip en makul cevabı bulduğu için azar işitti. Bravo :) O zaman niye soruyorsun ? O zaman bu cocuk neden beynini kullandı ? Kullanmasına gerek yokmuş ?

Ve böylece çalışan mis gibi beyinler hop yok olur.

İş hayatınızda hep hazır cevap vermek zorundasınızdır. Nadir bir şekilde farklı sorunlar ortaya çıkar. Onları da deneyimleyerek sıyrılmaya çalışılmalıdır. Çünkü müşteri bir soru sormadan önce ne soracağını az çok bilmeli ve konuya hakim olmalısınızdır.

Pekala... aile bu yetinin gelişmesini sizde engelledi biraz önce. Ve bunu yaklaşık 20 yıl boyunca devam ettirdi. Sonucu ise ailenin kişisel tatmini yüzünden iş hayatında başarısızlık !! Haha böyle tam gaz devam edin. Her şey sadece parasını verip okutmak değildir. Hayatta karşısına çıkacak şeyleri şimdiden öğretmektir. Yalan konusuna da gelicem ama sabah işe gitmem lazım...

Monday, April 17, 2017

Karanlık

Daha önce böyle çok saçma sapan başlık gördüm. Hele görünce okumaya tenezzül bile etmedim. Aha dedim gene birine saçma bir şey oldu o yüzden böyle birşeyler olmuştur der, okumadan geçerdim. Şimdi ben böyle bir başlik atıyorum iyi mi ?

Bir kaç zamandır palyançi gibiyim. Bilmiyorum.

Üstümde bir kabuk var şu an. Ya da nasıl diyim. Bir ağirlık.. bilmiyorum.

Oturdu ve gitmiyor. Belki ?

Acaba sebebi ben miyim ? Çok mu tüketiyorum kendimi etrafa moral vereyim diye ? Kendimi dinlemiyor muyum hiç ? Bilmiyorum..

Keşke bilsem. Ama şu sıralar bilmekte işe yaramıyor. Icraate geçircek havam yok. Belki benim motivasyonum bitmiştir. Olabilir ?

Ben geri çekileceğim biraz. Belki o kabukta daha çok beklemem gerekiyordur kelebek olup özgürlüğüme atılmam icin. Ya da bir şeyler bulabilmek için.

Düşüneli 10 dakika olmadı benim kulaklığım yok amk aylardır. Neden almıyorum ? Arabamdaki aux bozuk. 10 lira lan 10. Niye değiştirmiyorum ? Not defterimde planlarım var. Hiç birini yapmak istemiyorum. Hiç birini.

Çok basit şeyler lakin istek yok bu şişko bedende. Gene mi etrafa çok koşturdum yoksa ? Gene mi yıprattım kendimi ?

Google amcaya bazen hislerimi yazıyorum. Bir allahin kulu da motive edici bir söz paylaşmamış. Etmeyin amk kendinize saklayın.

Karanlığım şu aralar bu. Vaktimimi mi ayarlayamiyorum acaba ?

Soru çok. Yanıtların karşı tezi ağır bastığından beni tatmin etmiyor. O yüzden motivasyon düşüklüğü diyelim. Mutsuzum şu aralar. Tabikide içimde. Belki dışımda da olmalıyım. Bilmiyorum.

Biraz alsın karanlik beni içine. Bakalim ne kdar alacak.. bekliyorum

Monday, March 27, 2017

Ne kadar kıro olduğumu bilmiyorsun

Değişik bir başlangıç oldu evet aslında kimse bilmiyor.. tabikide benden başka.

Aslında bu yazı kısa olacak çünkü çok fazla bir vaktim yok bir iki laf edip kapatıcam. 

Kimse kimsenin ne olduğunu tam olarak bilemez. Yani insanlara boşuna sallamayın. Size gösterdikleri yüzü kadar onların gerçek yüzünü görebilirsiniz. Fazlası yoktur. Olamaz da zaten. Ve size "Abi bu kesin böyle" dedirtiyorsa kesin iyi bir yalancıdır.

Her insanın minik sırları vardır. Bizi biz yapan, karakterimizi oturtan hatta belki gizliden gizliye yansıtan asıl şey bu sırlardır. Büyüklü küçüklü her türlü sır, seni sen yapar ve karakterine şekil verir.

O yüzden hep şüpheciyimdir ama belli etmem.

Ve gine o yüzden. 

Ben böyle cool takılabilirim ama ne kadar kro olduğumu bilmiyorsun. Evet evet sen bilmiyorsun. Ve asla bilemiceksin. 

Bilmek zorunda misin onu da bilmiyorum. Bence hic bir seye dokunmadan , insanların kendi çizdiği sınırlarinda onlari mutlu edecek şekilde takilmak gerekiyor. Ve kendi mutluluğun için de bu gerekiyor...

Belki bir gün...

Tuesday, February 28, 2017

Yes Mi No Mi?

Millet tutturmuş evet mi hayır mı diye. Boşuz abi hep diyoruz boş milletiz. Dolu adam bunu mu tartışır ? Ciddi ciddi tartışıyor herkes.

Ulan akıl var mantık var aylarca, yıllarca adamlar bu yasaları hazırlıyorlar. Halkın önüne sunuyorlar 2 ayda çöz aklın yatarsa evet ya da hayır bas diyorlar. Halk zaten cahil. Akıyor paçalardan. Onu da geçtim halkın sorununa değineceğim. Konu kaymazsa devam ederim.

Öncelikle halkı incelemek lazım. Sırasıyla gidelim,
Hunlardan başlarsak göçebe yaşıyormuşuz. Dövlet büyüğü saldır derse saldırıyor, git çöm bir yere diyince çömüyormuşuz. Böyleymiş yani. Başındaki ölünce de başganın kardeşlerine dağılıyormuş ülke.
İlk yerleşik hayata UYGURLAR da geçmişiz. Neden mi ? Çünkü çok UYGURLARmış. Gene espiriler akıyor bende. Artık yerleşik hayata geçtiğimize göre level atladık sayılır.
Sonra bunlar Malazgirt'te (1071) de Anadolu'ya atlayınca ''BÖLÜK ÇÖM'' emri geliyor ve oraya çömüm beylik oluşturuyoruz.
Şeyh edebalini rüyalanıyor ve Ertuğrul GAZİ ile kafa kafaya verip al takkeyi ver takkeyi yaparaktan evlendiriyorlar gençleri ve oluyor sana Ottoman Empayır. Sene 1299.

Şimdi 1299 yazalım vikipediye. Türkçe aratırsanız 2 tane olay görürsünüz. O yüzden ingilitçe yazıyoruz. Derken şöyle bir link buluyoruz Üniversitelerin Tarihi . Girin baba adamlar beleş koymuş.
1299 da Osman Bey Bursa Camii civarlarında takılırken adamlar Üniversite kurmuş eğitim veriyorlar. Bizde başörtü yasağının kalkması bile bu üniversitelerin açılmasından yaklaşık 650 sene sonra oldu. Belki 700 dür. O kadar fark varken 50 rakamı ufak kalıyor.

Adamlar 1299 dan beri int kasıyorlar. Beyinleniyorlar. Mantık yürütmeye çalışıyorlar. Bizimkilere baktığımızda ceddin deden deyip 2 ileri 1 geri yürüyorlar. E kardeşim bu böyle olmaz.

Padişahların haremleri, kızları, karıları, zenginlikleri, savaşlarda alınan win ler, söylenmeyen lose lar, derken bizim halkımızın konuşacak trilyon tane konusu oluyor. Kim bir şeyler öğrenmek ister ki ? Bu arada adamlar 1299 da üni açıyor ya hani okuma yazma gerektiriyor bu. 1923 te Türkiye'nin okuma bilmeyen kişi sayısı, tüm ülkeye oranı %90.

Neyse sonra efenim bunlar tarım yaparlar, haşhaş çekerler, kenevir çekerler, zehirli mantar yeyip kendilerine hoca çıkartırlar. Kimileri uçar, kimileri peygamberliğini ilan eder. Kendilerine fetullah, keto , adnan , çeto , memiş isimlerini alıp milleti kandırırlar. Dernek açıp fakire para dağıtıcaz diye bomba alır silah alır 15 temmuzda kafamıza atar. Böyle yani açık net herşey.

Şimdi böyle bir halka sen nasıl anayasayı emanet edebiliyorsun ki ? Ben etmem açık net söyleyeyim. Bu kadar dar kafalı varken, kendi tarihinden ders almayan insan varken nasıl olacak bu iş ?

Gelelim yesçilere ve noculara.

Boş konuşmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz. Bu kadar konuşacağınıza bunun yerine bilim konuşun ya. Hayatı sorgulayın. İş hayatınızda nasıl daha fazla faydalı olabileceğinizi tartışın. Akşam ne yemek yapacağınıza karar verin. Bu kadar da düşmeyin ezik olmayın.

Rasyonelizm denilen bir şey var.

Bir şeye karar vermeden önce, ölçüp bakarsın. Gerçi bu bilimle alakalı. Hani beyin istiyor bunu yapmak. Sırasıyla;

- Önce değişecek olan maddeleri belirlersin.
- Eski maddelerin ne anlama geldiğini çözersin
- Yeni gelecek olan maddelere bakarsın
- Eski-Yeni maddeleri kime göre neye göre iyi olacak kötü olacak bunu ölçüp tartarsın.
- Son kez tekrardan hangisi mantıklı geliyor diye düşünürsün.
- Sonra Evet-Hayır verirsin
- Her şey normale döner.

600 yıl boyunca karasaban kullanan millete ne diyebilirsin ki ? Göklerden gelen bir karar var. Açıp okumak yerine hocamız diyorsa doğrudur mantığıyla ilerliyorlar. Ben kandırılmadım siz kandırıldınız. Kandıırılmaya da devam edin.

Sıkılma Korkusu

Bu korkuyu nasıl tarif etsem bilemiyorum derken bu yazıyı yazmayalı 1 yıl geçmiş. Ehehehe şaka şaka 2-3 ay olmuş. Tabi geçen yıl diye çevirince doğal olarak geçen yıl oluyor. Ah espiri seviyem.

Şimdi korku vardı sağolsun hayat beni sıktırtmadı. Yani sıkılmazsınız merak etmeyin. Bir şekilde aktifseniz, beyninizi aktif yapabiliyorsanız, odağınızı belirleyebiliyorsanız (belirleyemeseniz de önemli değil), sıkılmıyorsunuz. Aktif kalın bol bol oyun oynayın kendinizle konuşun. Açılırsınız.

Bu korku oluşmadığı için ve endişe verici durumdan çıktığım için yazıyı yazmayacağım. Başka sefere artıkın.

Monday, November 21, 2016

Borges ile karşılaşma

Aslında böyle bir yazıyı yazmayacaadım ama bir önceki yazıda '' sonraki yazımda anlatırım yea '' dediğim için pişman oldum ve yazmaya karar verdim.

O sıralar asiyim. Kimse benim gözlerimin içine bakamıyor. Taksimdeyim. Provaya gidiyorum. Hava hafif serin. Çekmişim arabayı Gezi Parkı'nın oraya tıpış tıpış yürüyorum. O zamanlar işi yeni bırakmışım. Kafam atık. Psikolojik olarak atık.

Neyse atarlı sözleri bırakıp özete gelelim. Girdim dienara (okuma zorluğu çekenleriçin D&R ). Canım kitap okumak istiyordu ama bir bıkkınlık var da gibiydi. Girdim gezdim kitaplara dokundum. Best seller ı hiç sevmem aşk romanlarından hikayelerinden nefret ederim ağır gereksiz ( aslında ilgilenmediğim ) tarih kitaplarını sevmem. Gereksiz Osmanlı yandaşlığı yapanlardan nefret ederim. Verin bana ordan İngiliz tarihini fransız tarihini Alaman tarihini okurum. Ama bilmene hazreti efendi nin hayatından banena ? Sevmirem.

Sonra farkettim ki bir kitap yan durmuş öylecene bırakılmış. Sanki terk edilmiş gibiydi. Klasiklerin arasında yatıyordu. Merak edip aldım. Aha dedim birisi bıraktı beğenmedi dedim. Aldım biraz gezindim. Hikaye anlattığını öğrendim. Dedim şerlok okudun seversin hikayeleri. Biraz da öyleydi. Hadi alayım seni dedim ve aldım.

Kafa yapım ile bu kadar denk giden bir yazarla böyle tanıştım. Eğer o kitabı birisi beğenmeyip oraya koymasaydı farketmezdim bile. İyiki almamışsın alacak olan kişi. Böylece ben tanımış oldum.